Kayıtlar

Eylül, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Notralizm'e dair...

 Nötralizm-1 Şimdiye kadar ideal olmayan araçlar kullanıma sunuldu. Çevreye çok kir bırakan otomobiller, trenler, kamyonlar, kömür sobaları, santralleri vb. Aynı paralelde de Kirli Rejimler ve Demokrasiler! İnsan bilinci ve bütünlüğünü de kirletip kullanıma sundular! Kirletilmiş İnsan, Kirli araçlar ve rejimlerle bugünlere kadar getirildi! Eski Alışkanlıkları kullanan oligarşiler, bu sürecin getirisi ile çok zenginleşmelerinin bilinci ile aynı süreci din boğmacasına tutarak evrensel sömürüyü inşa etmekteler! Tüm fetvaları sömürü üstüne değil, Cennette ne gibi b...yiyecekleri üstüne ütopik safsatalarla... İnsanlığın en gizemli duygularını palazlayarak işgal etmişlerdir! Nötralizmin eleğinden bu gibi aşağılık sömürüler geçemez. Ve İnsanın yer yüzü kozmik yasaların farkında olması ile uyaracak bir bilgelikle huzurlu nefes almaları sağlanacaktır! Nötralizm Aydınlık gün yüzünü tüm yaşamlara gösterecek, yol verecektir! Halk düşmanı kan emicilere fırsat vermeyecektir. Bu yoksunluğa zaten gere

İnsan ve Doğa...

 ….Ve İnsan doğanın kendisidir. İnanmak ve ibadet İnsan eyleminde gizlidir. Doğanın ve İnsanın dengesi evrensel bir zorunluluktur. Doğa yasaları hiçbir kitapla “yırtılamaz”. Doğanın bağrında yaşamını sürdüren insanlık, yaşamın bağrında sonsuzluğa doğru yol alır. “İnsan” bu isimle akışı sonsuz değildir; yaşam sonsuzdur ama, İnsanlık değil! Başka Canlılar ve organizmalar bu yaşamın sonsuzluğunda “iktidar “ olabilirler. İnsanlığı yenebilirler, doğanın öz seçimini kazanıp “AKTÖR” olabilirler; bu mümkündür, tüm canlı adaylar için… Yakın zaman içinde aldığımız bilgilerle uzay boşluğunda yaşayabilen canlılar olduğu tespit edildiler; "Deniz ayısı" olarak da bilinen boyu en fazla iki milimetreyi geçmeyen 8 ayaklı omurgasız minik hayvancık "tardigradlar", uzay boşluğunda ve radyasyonunda hayatta kalmayı başardılar..”Akıllı olmak” sadece insana musallat değil, evrimsel akışın içinden ne yarışlar kazanılacak sezinleye biliyoruz! Doğa yasalarının her halini içselleştirmiş ve içi

Yüksek binalar kirli elektirik alanı kanserojendir! Dikkat!

 Yaşadığımız Şehirlerin total kirlilik oranı ile, yaşadığımız bina ve evlerimizin EMA-Elektro manyetik Alan ve Elektrik Alan kirlilikleri üst üste binerek bizi tamamen kuşattılar. Yüksek binaların katları, ofisleri, daireleri arasında bu kirlilik rahatlıkla paylaşılır. Duvarlar sizleri yanıltmasın, elektro manyetik alanlar mevcut binalarımızın duvarları arasından rahatlıkla geçerler. Komşunuzun elektrikli cihazlarla yaptığı tüm faaliyetler uzaklığı oranında sizlerin dairenizi, ofisinizi etkiler!.Yüksek binaları, AVM’leri Ve Fabrika gibi çok karmaşık binalar; elektrik kabloları; zayıf akım alçak gerilim- orta ve yüksek gerilim kabloları, bu kabloların beslediği tüm cihazlar, makineler, motorlar ve her türlü akım çeken üniteler bina içerisinde yüksek bir “kirli elektrik alanı” oluştururlar. Ayrıca aydınlatma armatürlerinin yaymış olduğu titreşim ve ısıları (bilhassa ekonomik floresanların güçlü titreşimleri) insan organizması üzerinde oldukça zararlı etkileri biliniyor ve Dünya sağlık ör

İstanbul... Çıkamıyorum

 Kim gidebilir bu şehirden Kim/ARKADAŞ Battıkça boğuluyorum derken Gıdıklıyor bu şehir Dağılıyorum arkadaş Toparlanamıyorum acı tatlı değil ama Limon gibi ekşi-sarı Yani ateşin sarısı. Yanıyorum.. Koridor boyu Üçyüz altmış derece Heyecanlı ve şaşkınım şehri nevizade’de Turşu tadında İstanbul iştahlanıyor Mezeler çiçek bahçesi gibi sulanıyorum.. Kalabalıkları anladık ama Rakılar ne güzel de martılar gibi Kanatlanıyor Şerefe… Ve dünya ya boyanmış yedi kıta Yedi renk İstiklal de Baştan başa her derde deva Gizli bir AŞK Aşağı yukarı Başımı döndürüyor.. Girdikçe çıkamıyoruz Bu şehirden A l ı ş ı y o r u z.. Koşuyoruz bir baştan bir başa Esir kamplarında saniyelere dolanmış Esirleriz/ soluk soluğa İniyoruz metrolara. Savaşa gider gibi patlamış yüzlerle Tıklım tıklım/kavgalı/itiş tıkış Metrobüsler doluyoruz Nefesim tutuluyor Boğuluyoruz.. Kim hangi kötülüklere batmış olsak da Zaten kötü bizler değil miyiz. Ama coşkun ve hüzünlü Kahkahalarla katılmış her türlü halimizle Darma dağın İstanbul la

Aşkı, arzuyu, zevki ve sevişmeyi..Anlamak!

 Anlamadığımız şeyler için kavgalar çıkarırız; aşkı, arzuyu, zevki, (namus bilgisi)..vb duygularımızı anlamadığımızda öfke duyarız, saldırırız, sahiplenir, "onun için namusumu te.....deriz!" Anlamak, direnmeyi boşa çıkarır..Arzuyu anlamadığımızda küçük hesaplara kapılır yaşamımızı ne hallere getiririz! Böylece hayatımız, bilinmez korku ve karanlık köşelerle dolu sıradan bir yaşama dönüşür! Arzuyu anlamalıyız, "yaşamak değil", anladığımızda yaşarız zaten. Eğer arzuyu öldürürseniz felç olursunuz. Arzu, yaşamın ve aşkın temelidir. Bir gün batımını seyretmeniz güzel bir arzudur ama, gün batımına sahip olamazsınız, ona sahip olma arzusu boş şeylerdir, acı bırakır. Bir ağaca, çiçeğe, bir dağa baktığımızda ondan zevk duyarız ama yerinde bırakır gideriz. Sevgilimizi, eşimizi ve her kimi seviyorsak aynı boşluklar bilgeliğini bırakarak... Aşkın da temeli arzudur. Anlayarak, sahiplenmeden sevmek, ağaçların bir birlerine sahip olmadığı bir düşle ama, birlikte bir orman derinliğ

Ömür dediğimiz...dinle bak çocuk!

 Ömür 24 saattir. Sabah, çocukluğu; Öğle, delikanlılığı; Akşam, ihtiyarlığı yaşarsın. Sen o gün, Bir ömür yaşarsın Çocuk. bu gün sana yarınlar hayata aittir. Haa..bir de Gece'n var ya O gece! Dırdır sız ve hesapsız attın mı, Kadını yatağa; Samanyolu galaksisi sarıp sarmalar, Göktaşları düşer bağrına, çatırdar Ve avuçlarının içinden nice Yıldızlar kayar.. İşte sen cenneti bir gecede Yaşarsın Cennet.. kadınların y..ete(ne)klerinde gizlidir! çocuk. Dudaklarında çiçekler Bağrından melekler Gözlerinden şimşekler salarsın! İşte sana bir ömür Çocuk Tam 24 saat... Yarınler yok Sadece bugün var İyi günler İyi geceler İyi aşklar Çocuk… Kalenderce..24-08-2014 Üsküdar,İstanbul

Doğal yaşam alanımızın yağmalanması...

  İnsanlığın biriktirdiği güzel soluklu hayatlar ve doğal yaşam alanı, kontrolsüz güçler ve dogmatik din tacirleri tarafından yağmalanıyor! Tarihsel, milyonca acılar ve eziyetlerin altında yaşamını bu güzel soluklu hayatlar için veda eden yüreklerin ruhları acıyarak.. Bu vicdanlı Yüreklerin emeği ile nefes bulan güzel yaşamlar solumaya başladı, ağlıyor.. Yağmalanıyor.. Sistemin sakatladığı kırılgan çoğunluk, kendini sakatlayan ve tüketen oligarşinin "iktidarlığını" yapan ele başlarını! yine iktidara taşıyarak.. Kendini boşaltan ve enerjisini bir üst oligarşiye teslim eden İnsanlar, gerçek suçluları bulmaktan acizler. Bulacak ne bilinçleri, ne de bilinçlenecek bir gelecekleri var.. Bu ağır cehaletin getirisi, ileriye dönük daha yıkıcı bir hal alacak şekilde genişliyor. Kendi suçlarının ayırdımına varamayan bu cehalet, hep bir "karşı düşman" yaratarak şiddetini sürdürmekten gözünü bile kımıldatmıyor.. Bunların cenneti, bu dünyayı cehenneme çevirmeye yemin etmiştir!! B

Kömür felaketinden kitlesel (nükleer) felakete doğru: Nükleer "kader mahkumları" olmadan!

 Nükleer Kadere Doğru.. İnsan Aklına ve Zekasına yapılan en büyük saygısızlık, "Kader Mahkumları!".. Doğa yasalarının ayırdımına varamayan çoğunluk kitleler ve onların "oyu'nu" ile iş başına gelen Yönetim anlayışları İnsanlığa hem kötü örnek oluyorlar hem de felaketlere yol veriyorlar.. İnsan uzmanlığı ile başarılı olamayan "Kurnazlıklar" bir kılıf bularak, insan mahremine sığınıp, onları çürütüyorlar. Sadece onları çürütmekle kalmayıp, evrimsel özgürlük alanına da dinamit atıyorlar. Ama, ne yazık ki, kozmik yasaların dişleri arasında öğütüleceklerinin de gerçeğine doğru sürükleniyorlar. "Bu Tarafları", kendi hanelerinde bıraktığınız da hızlı çürüyecekler ama, onlara karşıt olan sözde çığırtkan aydınlar! içerikten yoksun suçlamalar ile "karşı taraf" ın ekmeğine yağ sürüyorlar; İşin uzamasına ve bugünlere gelip dayanmasına da rehber oluyorlar. Yani iki taraf arasına sıkıştırılan İnsan onuru.. En küçük felaketlerden, deprem ve kömür o

Yalnızlığı taşımak...

 İnsan için, kendi iç ve dış koşulların ayırdımında olmakla birlikte bir yalnızlık sürecine doğru sürüklenir olduğunu anlayabilmeliyiz.. Onun bu durumu, planlanarak gelişen bir süreç olmadığı, kendi gelişim ve özgürlük seviyesinden akan zekanın özlem duyduğu nefes alanı olmasındandır. Kozmik bir çekim kuvvetiyle eli-kolu bağlanan "sırlı" bir durumdur. Dünya'nın teknolojik hafızasını değiştiren Nikola Tesla'nın resimlere baktığımızda da bunun bariz açıklamasını okuruz. Nikola Tesla, bilgi ve bilgeliğin sentezinde hem bilim adamı hem de şairlik ruhunun beslediği yüksek bir zeka'ydı.. Bu yalnızlığın en kristal haline somut bir açıklamadır.. Kendi özgürlük alanında zekasının ışıltıları ile kristalleşen insan yüreği, yapmacık ve yanlış olan her şeye karşı "temiz" bir duruş sergiler. Toplumsal koşulların zeka boyutundaki iyileşmelerin gecikmesi, yaşamın farkındalığı ile büyük haritayı gören özgür insanlar ,oldukça yalnızlaşırlar. Onları bu duruma iten toplumsa

Kalan Sensin

 Aşklar da yaşanır gider, kalan sensin.. Tut bir daha gecenin ellerinden Ne geceler gider Tül perdenin eteklerindenGüneş tutulması kadardır Yüreğindeki karanlık Hayat akar..gün doğar Kalk ayağa el oğlu Dizinde derman varken.. Hayallere dalarsın Yükün ağır bilirim Öptüğün dudakların ıslaklığı Ellerinden dökülür Acısı siner gecenin içine Resimlenir duvarların hayallerinleUzanırsın taa ilk gecenin gıcırtısına..! İçin için katılırsın çekilirsin odana Yak bir sigara Yak!Hayallerine tuzak kurma Mum kokusu kadardır Tutma,bırak aksın,kaybolsun Mum söner gece gider Geçip giderken yüreğindeki hayallerin, Gözlerin titremesin,ellerin üşümesinAt bir kadeh kırmızı şaraptan Kan ellerinden sıçrarken Gözlerinden güneş dökülürken ağlama Aşklar yaşanır gider Sen kalırsınMum söner Kadın gider Aşk biter Sen kalırsın..!(30 Kasım 2004 Ank.)

Siyaset, cehalet ve küresel sömürü. Anadolu'da durum!

 Her şey yerinde güzeldir. Cesetleri parçalayan bakterilerin varlığı yerinde değerlidir. Ama siz o bakterileri evinizde ve bedeninizde çoğaltırsanız suç sizden kaynaklanır. Dünya şimdi virüslere savaş açmış durumda. Virüsleri çoğaltan ve başımıza musallat eden nedenlere çok az bir zaman harcanmış olsa, iş bu noktalara gelmemiş olurdu.Hem dünyanın hem de insanlığın bağışıklık sistemini bozan neden, sınır tanımayan küresel emperyalistler ve iş başı ihanetçileridir! Gelir dağılımındaki adaletsizlikler ve zorla kendilerine benzettikleri bir dünya fenomeni içine hapsedilmiş haldeyiz! İnsanlığın onurlu mücadele azmini de şekillendirdikleri “din” ve “dinciler” i vasıtasıyla engellemeleridir. İnsanlar ne kadar kapatılıyorlarsa soygunculuğun boyutu da o kadar şiddetli bir hal almıştır! Ülkemizde ki son durum “şekilleri” nde bu durumu net görebilirsiniz! Enerji kaynakları anadolunun bağrından yeni bir küresel sömürüye amade edileceğinden ortamı yoksunlaştırma politikaları şiddetle devam etmekted

Ekim yapraklarında dinsellik

 Ekim ayında topraklar, yaprakların bereketi ile gübrelenir.Ağaçlar, güneş'ten aldığı bereketin meyvesini İnsan’a; yaprağını da toprağa bağışlar. Karşılıksız bir dokunuşla, sonsuzluğun mükafatını güneşle paylaşır ağaçlar. Toprağa katılan yapraklar, toprağı gübreler; açlıktan kurtarır, can buldururlar. Can verir yapraklar, yaşamın adıyla... Toprak aldığını anne sütü gibi akıtır yaşamın tüm yüzüne.. Karşılıksız besler tavuklar yumurtaları ile, toprağın sevgili yüzü hürmetine.. İnekler dağ - ova gezinerek, topraktan aldığı “süt beyaz bereketi” yaşama akıtırlar; yaşamın bebeklerine, çocuklarına, canlarına.. Sofralarımız bu beyaz bereketle şenlenir ve yüce bir huzur duyar. Güneşten alınan her ne varsa dağıtılır, hayatın bağrına, yaşamın soluğuna... Ağaçlar sadece nefes, aş olmazlar yaşama: Ahşap olur ev olurlar, köylerimizi kentlerimizi kurarlar. Kağıt olup yazılırlar, okunurlar hayatın tekamülüne..Kalem olurlar, şairlere dokunurlar o temiz gövdeleriyle. Evimizin her köşesinde masa,

Bilgi ve bilgeliği bilmek; Nirvana'ya dokunuş!

 Bütünü anlamak. Ve bütüne baktığımız noktadan ince bir “bilgelik” başlar. Bilgi, kendi deneyimlerimiz ve toplu yaşam fenomenleri ile elde ettiğimiz bir varlığımız olarak, bize aittir, toplumsal beslemelerle olsa da. Bize ait olan bilgi, dikkat ve farkındalık giydirildiğinde bizi, uyanıklığa sürükler. Artık saf tutmak, karşıtlıklara karışma cahilliğinden sıyrılıp çıkmak demektir. Bu durum, yola çıkmadan “anlaşılmalı” yükümüzden kurtulmalıyız. Muhakkak ki, bu deneyim alanları hayat devam ettikçe olacaktır. Her insan aşağı –yukarı cahildir, cahil katılır toplumun içine. Önce bu “karşıtlık” alanlarında (cehalet alanların da) kavgalar etmek, acılar yaşamak, kimlikçi, mezhepçi, töreci, gerici-ilerici olmak durumunda. Bir söz vardır: “ Her alim cahillikten alimliğe taşınır” der. Yani, soyum-sülalem ne kadar kutsanmış olsa da deneyimler kişiseldir ve “havan da dövülmeli”.. Az dövülen vardır, çok dövülen. Daha temiz atılanlar vardır tabi ki, temiz mahsul çıkar bundan. Uyanmak, yola çıkmaktır.

Sevginin Süt-beyaz Kaynağı

 Sevgi bağımsızdır, hak edene düşer. Bilgelik sevginin hava alanıdır, kaynağını kaygısız ve çatışmasız huzurun Anne'sinin meme uçlarından ALIR!. Hayatın bağrında sevgiyle yaşayan Anne, yaşamı memesinde akıttığı "süt-beyaz" sevgiyle besler ve bağışıklığını korur.. Bu kaynaktan kim mahrum edilmişse, Sevginin sentetik haliyle övünür durur. Anneleri koruyamayan hayat, yaşama sevgi pınarlarından akıtamaz.. Anneler, Tanrı'nın yaşam sunaklarıdır. Sevgi onların ruhlarında "süt beyaz" maddeleşip, gögüslerinden akarlar.. Bilgi, hayatın içinden eğitim ve deneyimlerle alınır.. İşte bu bilgiyi biz , Anne'mizin, bizi hayata bağlıyan ailemizin göksünden aldığımız süt-beyaz sevgi ile yoğurur, hamur eder bilgelik fırınına süreriz.. Bu hayatın sevgili yaşamı aslında, Anne yüreğinden beslenen ve Anne'ye de hayatın bağışladığı asaletin pınarlarından akıtılan "süt-beyaz" sevgidir. Bu sevginin halinden biz yaşama tutunur ve aynı besinle o yaşamı koruruz.. Bilge

Çocukluğu öldürülmüş toplumlar iflah olmazlar! Çocuk hakları.

 “Çocuklar, yaşamın kalbine takılan kanatlardır; geçmişi değil geleceği taşırlar”. Ülkesini, ait olduğu toplumu ve dünya’yı gelecekle buluştururlar. Sağlam ve özgür bir ruhla. Kırılgan ve zorla dönüştürülmüş bir ruhun canlılığı kalmaz ve metalik bir donuklukla akarını ve canlılığını kaybeder. Aynı durumda, “ Çocuklar, Anne ve Baba’nın kalbine takılan kanatlardır; ailesini geçmişinden alır, geleceğe taşırlar.” Biz, Anne ve Baba’lar zaten geçmişin yükünü bugünlere taşıdık, yorulduk kaldık. Koşullanmış hallerimizin ve üstümüze giydirilen elbiselerin ağırlığı ve kirliliğinden “gölet” olup kaldık; Irmak gibi akarlılığımızı yitirdik. Kendimizi toparlayıp “insan” olana kadar iflahımız sökülürken, iç çatışma ve kaygılarımızdan kurtulmuş hangi hallerimizle bu yavrularımızı “özgürlüğün sanatı” yla buluşturabiliriz. Bizim oluşturduğumuz devlet, koca cüsseleşen,obezleşen bu devlet, aynı kaygıların mahkumiyetinde çocuklarımızı ne kadar iyileştire bildi ki? Hangi özgürlük sanatı ve Demokratik kült

Nötralizm’in tarihsel gelişimi ve insan ve toplum bilimlerindeki yeri

 “Irmaklar akarken içinde Asil olan bir evrensel “denge” yi akıtırlar. “ “ Siz ancak Tanrı ile, bu “denge” yasası içinde buluşabilirsiniz; başkanla konuşan gazeteciler, uçağın gövdesinde, “iki kanat” lı bir eylemin dengesiyle, sohbetle uçarlar” İki kardeş atomun(H2O), evrimsel devinimlerinin ortak buluştuğu bir evlilikte, Kainat’ın davulcuları ve zurnacıları ile birlikte, tüm akrabalarının oyunları arasındaki bir güç-organizasyonunda “bir” olurlar. Bu evlilik ve sayısız evlilikler, Kainat’ın nikah şahitliğinde bir disiplinle su olur, ırmak olur akarlar! Kainat’ın gücü Su’ya siner, ad ve akışkanlık verir. Irmaklar bu gücün kanatları altında yaşamı besler, bereketlendirirler. Bir tohumun gücü de aynı güçten beslenir, İnsanlardaki tohumlarda! Bir damla’dan okyanusa dolmak, damla ile okyanusun gücünü birleştiren “DENGE” ye dolmaktır!  Nötralizm’ e konu olan bilgi. İnsan, Toplum, doğa üçleminde, hem kendi öznel nedenleri, hem de nesnel koşullarının ve aralarında ilişkilerin ağından bir bakı

NEUTRALISM

  Denge ve yaşam Nötralizm bir dengedir. Eylemsiz-Eylem; Güç, disiplin ve irade Nötralizm’in çekirdeğidir. Bu çekirdek ,içinde dengeyi barındırır ve toprağa/ uzaya ekildiğinde-eyleme alındığında, tüm bu dengenin “adıyla” yaşam bulur,büyür ve gelişir ve sürecini tamamlar. Atom modelini bilirsiniz. İçindeki dinamiklerle birlikte bir sistemi barındırır. Tüm alt nedenlerinin sentezinde üçlü bir bağ ile zihinlerimizde “görünür” bir bütünlüğe dönüşür. Ve bu duruşu ile de tabiatın dengesine atıfta bulunur. Bütünlüğün-tabiatın dengesi ile atom dengesi sekronizedir ve rezonansa gelmeleri, sonsuzluğa akışın ilk nedenidir. Senkronize olmak, bütünleşmek, aynı döngüde birbirlerinin hız ve devinimlerinde örtüşmek, birbirlerine katılarak, var olmaktır..Bu ortak gücün veya kazançlı bütünlüğün ön akışında oluşan Rezonans’a gelmek, sonsuzlukla bütünleşmek, yani okyanusa eren damlanın “okyanus” olmasının adıyla üstlenmektir.. Eylem, eylemsizlik ve denge varlığın sonsuzluk akışının bilincidir. Atom sistem