İstanbul... Çıkamıyorum

 Kim gidebilir bu şehirden

Kim/ARKADAŞ

Battıkça boğuluyorum derken

Gıdıklıyor bu şehir

Dağılıyorum arkadaş

Toparlanamıyorum

acı tatlı değil ama

Limon gibi ekşi-sarı

Yani ateşin sarısı.

Yanıyorum..


Koridor boyu

Üçyüz altmış derece

Heyecanlı ve şaşkınım

şehri nevizade’de

Turşu tadında İstanbul iştahlanıyor

Mezeler çiçek bahçesi gibi

sulanıyorum..


Kalabalıkları anladık ama

Rakılar ne güzel de martılar gibi

Kanatlanıyor

Şerefe…


Ve

dünya ya boyanmış yedi kıta

Yedi renk

İstiklal de

Baştan başa her derde deva

Gizli bir AŞK

Aşağı yukarı

Başımı döndürüyor..

Girdikçe çıkamıyoruz

Bu şehirden

A l ı ş ı y o r u z..


Koşuyoruz bir baştan bir başa

Esir kamplarında saniyelere dolanmış

Esirleriz/ soluk soluğa

İniyoruz metrolara.

Savaşa gider gibi patlamış yüzlerle

Tıklım tıklım/kavgalı/itiş tıkış

Metrobüsler doluyoruz

Nefesim tutuluyor

Boğuluyoruz..


Kim hangi kötülüklere batmış olsak da

Zaten kötü bizler değil miyiz.

Ama coşkun ve hüzünlü

Kahkahalarla katılmış her türlü halimizle

Darma dağın

İstanbul la oyun içinde

oyun

Oynuyoruz…


kaçmakta isteriz

Çok az bir zaman geçerken

Boğaz köprüsünden

Bir prenses/Tanrıça’ya bakar gibi büyülü..

Yüzünü gösteren bir şehir/Bir taç yapraklı prenses

Görüyoruz..

Gözlerimizdeki mavileri

Yeşilleri/Beyazları

Alıp atıyor dalga dalga/ marmara’ya

Ölüyoruz..


Gel çıkalım kanlıca Mihrabata

gözlerin

Gözlerimden pırıl pırıl ağlamak dökülüyor

İRONİK/Kavgalı ve ateşli bir İstanbul

Başı üstünde/ Mehtabında kızarıyorum

‘bu şehir bizim”

yanıyorum…


Kim gidebilir bu şehirden

Arkadaş…


BOĞULUYORUM…..

BAYILIYORUM………

ÇIKAMIYORUM…..


Kalender kılıç,İstanbul-Üsküdar 18-03-2013

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocukluğu öldürülmüş toplumlar iflah olmazlar! Çocuk hakları.

Notralizm'e dair...