Aşkı, arzuyu, zevki ve sevişmeyi..Anlamak!

 Anlamadığımız şeyler için kavgalar çıkarırız; aşkı, arzuyu, zevki, (namus bilgisi)..vb duygularımızı anlamadığımızda öfke duyarız, saldırırız, sahiplenir, "onun için namusumu te.....deriz!"

Anlamak, direnmeyi boşa çıkarır..Arzuyu anlamadığımızda küçük hesaplara kapılır yaşamımızı ne hallere getiririz! Böylece hayatımız, bilinmez korku ve karanlık köşelerle dolu sıradan bir yaşama dönüşür!

Arzuyu anlamalıyız, "yaşamak değil", anladığımızda yaşarız zaten.

Eğer arzuyu öldürürseniz felç olursunuz. Arzu, yaşamın ve aşkın temelidir. Bir gün batımını seyretmeniz güzel bir arzudur ama, gün batımına sahip olamazsınız, ona sahip olma arzusu boş şeylerdir, acı bırakır. Bir ağaca, çiçeğe, bir dağa baktığımızda ondan zevk duyarız ama yerinde bırakır gideriz. Sevgilimizi, eşimizi ve her kimi seviyorsak aynı boşluklar bilgeliğini bırakarak... Aşkın da temeli arzudur. Anlayarak, sahiplenmeden sevmek, ağaçların bir birlerine sahip olmadığı bir düşle ama, birlikte bir orman derinliğinde...huzurunu da duyar gibi sevmeli, aşkı bilmeli..

Bilmek ve anlamak tüm duyguların garantisi, yaşama akıtılan gücüdür; sahiplenmeden, bulutlar gibi hafif bir serinlikle hep taze ve yenilenme gücünde..Bu aralıkta aşklarımız, zamanı ve mekanı aşarak yücelir..Bağlı kalmadan, teslim almadan..ve "namusum" kadar abartmadan ve onu da bastırmadan her şey kendiliğinden zaten mümkün olur, gerilimsiz ve İnsanca..


Mutluluklarınız mümkündür, önce kendimiz tüm bu duygularımızı anlayarak ki- dinsel ve töresel yasakların, kadını sarıp sarmalayan "erkeksi" kaygıların sayfalarına bakmadan gözleyen ve gözlemlenenin aynı şey olduğu bilinci ile... Şiddet, kavgalar, namus kavramlarının yanlışlığı ve tüm gerilimlerimiz bu "anlama" sanatı içinde erir biterler....Arzuyu, zevki ve bunların düşünsel devinimi olan Aşkı hiç bir nedenle ortadan kaldırma çatışmasına girmemeliyiz. Hangi kültürel, dinsel, töresel ve ailesel baskılar ve korkularına sürüklenerek de olsa, tüm bu duyguların doğal dürtülerini ve evrimsel süreç içinde hayatı, yaşamı ve bizleri inşa eden emeklerini yadsımadan anlayarak yaşamalıyız... Arzu ve zevkle çatışılmaz, çatışmaya girdiğin anda yenilemez bir kaosa sürüklersin, sürüklenirsin. Bizi dünyaya getiren "zevk" kötülenmeyi hak etmedi, etmemeli. Çocuklarınla birlikte Milli bir parkta yürüyüş yapma ve akşamın mehtabını izleme "arzu" nda hak etmedi..Onları kötüleştiren, sahip olma güdün ve bencilliğin tel örgülerine hapis etmendir; bu sürecin olumsuz reaksiyonları zincirleme huzursuzlukları ve çatışmaları zamanını boğar ve seni yoklaştırır, mutsuz kılar.


Doğanın ruhunda "Anlamak bilgeliği" barınır! Anladığın her şey, seni ve yaşamını yüceltir, Aşka boğar. dolu dolu yaşarsın yükünü almadan!


Bir özet şiirimle bitiriyorum:


"Özgürce bir yaşamın destanında

uçmak bize de yakışır

kurşun ağırlığınca kalmışsak

zamanın içinde eğer,

hangi kanat, hangi yürek

bulutlar üstüne kaldırır bizi..."


Anlamak sanatında her şey çok yücedir..İşte o zaman Sevişmek, Yaşamaktır!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocukluğu öldürülmüş toplumlar iflah olmazlar! Çocuk hakları.

İstanbul... Çıkamıyorum

Notralizm'e dair...