Yalnızlığı taşımak...

 İnsan için, kendi iç ve dış koşulların ayırdımında olmakla birlikte bir yalnızlık sürecine doğru sürüklenir olduğunu anlayabilmeliyiz.. Onun bu durumu, planlanarak gelişen bir süreç olmadığı, kendi gelişim ve özgürlük seviyesinden akan zekanın özlem duyduğu nefes alanı olmasındandır. Kozmik bir çekim kuvvetiyle eli-kolu bağlanan "sırlı" bir durumdur. Dünya'nın teknolojik hafızasını değiştiren Nikola Tesla'nın resimlere baktığımızda da bunun bariz açıklamasını okuruz. Nikola Tesla, bilgi ve bilgeliğin sentezinde hem bilim adamı hem de şairlik ruhunun beslediği yüksek bir zeka'ydı.. Bu yalnızlığın en kristal haline somut bir açıklamadır..


Kendi özgürlük alanında zekasının ışıltıları ile kristalleşen insan yüreği, yapmacık ve yanlış olan her şeye karşı "temiz" bir duruş sergiler. Toplumsal koşulların zeka boyutundaki iyileşmelerin gecikmesi, yaşamın farkındalığı ile büyük haritayı gören özgür insanlar ,oldukça yalnızlaşırlar. Onları bu duruma iten toplumsal zeminin zeka alan yoksuluğudur. Partnerlerini de aynı özgünlük ve zeka zemininde görmek isterler. Bu aslında "övünülecek" halleri değildir; kendileri de bu durumdan övünmezler, "malzeme sıkıntısı" meselinden anlarlar, acı çekerler; temiz bir elin dokunuşunu hep sayıklar dururlar..


Zeka alanının cinsiyeti olmaz. Bu alan, kozmik bir referansla aşağıdan yukarıya doğru ivme kazanır. Zekanın hep matematiksel açıklamasını yaparak, yanlışlara saplanıp kalmışızdır. Çok geniş bir açıklaması olan, sadece civcivin yediği yemleri görecek bir sınırın hesabını da katarak, Himalya'nın en yüksek zirvesinden tüm haritayı gören gözün, tüm içindekileri içerikleriyle birlikte bilgi, bilgelik , sevgi, şefkat ve merhametle çizebildiği bir alanın derinliğidir...Bu durum insan kalbinin kristalleşmesinin de nedenidir; kaba-saba şeyler onun için zamanın harcanmasıdır.


Zeka "dediğimiz" zaman; bir Doçent'in kafa yapısından, köylü bir cahil Dede'mizin kafa yapısına olan "ileri" düzeylilik ön yargısından çok öte, Dede'mizin sağ duyusunun, vicdanı ve sorumluluk duygularının yarışmasında ortaya çıkan birinciliktir bu zeka'nın tanımı. Dedemizin vicdanı bir damla üstünse,Dede' miz, Doçent'imizi al aşağı etmiştir zeka boyutunda..


İki insanın, sevgililerin birlikte yaşaması Aşk'tır aslında. İki koca zamanların birbirine kenetlenmiş halleri nefes alınacak bir ortamla serpilip gelişir. Aşk, hava kirliliğini taşıyamaz,saflığının doğru orantısında "iki temiz yürekle" beslenir.. Tanrı'ya duyulan neyse sevgiliye duyulan da o olmalıdır. Aşk ve sevgi hangi birlikteliği barındırırsa barındırsın, bu iki kristal bedenin saf ve temiz suyla ışıltılı olacağını hepimiz biliriz.


O zaman yaşamın en açıklanır tamımı AŞK'tır. Her neye Aşk duyulursa duyulsun ,doğanın yüreğinden akan Yaşamı koruyan rengin merhametinde olsun. Bir çift yürek, nasıl bir can'ı yaşama bağışlama mecburunda iseler, bu temiz Aşk'ı, bir çift yürekle doğanın DNA'sına uygun, daha bir huzur ve sevinçle taşıyarak yaşamı korumuş olurlar. Evrensel hesap budur ve bizler buna mecburuz.Yaşamın Zeka alanını koruyamazsak, yalnız yaşam "azınlıkları" oluşturur, Çoğunluğun gürültülerine kalır dururuz. Bu durum yine bir "Nuh" senaryosuna doğru hızlıca ivme kazanır!!


Yalnızlığın en temiz açıklanır tanımı aslında bu olması gerek..Kimse "yalnız" kalmadan Yaşamı besleyebilsin..Her zaman yalnızlıklar olabilir ama bu "istenen" bir yalnızlık olur ki, az acılı ve dokunaklı olur, keyifli bir keşif olur!


Doğanın, biz İnsanları "Cennetten kovulma" ile "beynimizi geliştire bileceğimizin " hakkını bize hatırlatırken, yine en temiz arzularımızla ve "Cennet Zekamız" la, yeniden kovulduğumuz cennetimize dönmeliyiz..


Bir çift yürekle; Adem ve Havva olarak!


Zeka şart! 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocukluğu öldürülmüş toplumlar iflah olmazlar! Çocuk hakları.

İstanbul... Çıkamıyorum

Notralizm'e dair...