Bilgi ve bilgeliği bilmek; Nirvana'ya dokunuş!

 Bütünü anlamak. Ve bütüne baktığımız noktadan ince bir “bilgelik” başlar. Bilgi, kendi deneyimlerimiz ve toplu yaşam fenomenleri ile elde ettiğimiz bir varlığımız olarak, bize aittir, toplumsal beslemelerle olsa da. Bize ait olan bilgi, dikkat ve farkındalık giydirildiğinde bizi, uyanıklığa sürükler. Artık saf tutmak, karşıtlıklara karışma cahilliğinden sıyrılıp çıkmak demektir.


Bu durum, yola çıkmadan “anlaşılmalı” yükümüzden kurtulmalıyız. Muhakkak ki, bu deneyim alanları hayat devam ettikçe olacaktır. Her insan aşağı –yukarı cahildir, cahil katılır toplumun içine. Önce bu “karşıtlık” alanlarında (cehalet alanların da) kavgalar etmek, acılar yaşamak, kimlikçi, mezhepçi, töreci, gerici-ilerici olmak durumunda. Bir söz vardır: “ Her alim cahillikten alimliğe taşınır” der. Yani, soyum-sülalem ne kadar kutsanmış olsa da deneyimler kişiseldir ve “havan da dövülmeli”..


Az dövülen vardır, çok dövülen. Daha temiz atılanlar vardır tabi ki, temiz mahsul çıkar bundan.


Uyanmak, yola çıkmaktır. Doğanın yasalarını anlama sanatı içinde, bütünlüğün şifresini az-çok çözmeye yönelmekle Yaşamanın, bir “zorunluluk” olduğunu da anlayacaktır!


Doğa yasaları ile senkronize olmak, aynı zamanda rezonansa gelmektir. Yani doğal, sonsuz güçle birliğe akmak durumu. Huzur alanına “bilgelik alanına” akışın adıyla özgürleşerek…


Aslında bunlar birer okul gibidir ve nesnel bir bakış sergiler. “Cehalet Okulları”, “Bilgelik Okulları” bizi istenirse “NİRVANA” ya taşıyacaktır.


Nirvana, sonsuz Aşk’a kavuşmak demektir. Yani Mevlana’nın “ Vecd ile Sema etmesi” gibidir. Kendinden geçip, ilahi aşkala dolmasının“yüceliğidir” Nirvana..


Nirvana’dan bir adım önce “Mutlak alan” dinlenmesi vardır. Biz buraya “NÖTRAL ALAN” da diyoruz. Doymuş, aşkınlaşmış halin mekanıdır “Nötral alan”. İçinde yüksek bir bilgelik barındırır. “Bilgelik okulundan” birincilikle geçmesen de, önlerde bir sıralama ile geçmende kabuldür, bu makama.


Öncelikle cahilliğimizi “Cehalet Okulları” n da yenmeliyiz. Dayaklar yemeliyiz, acılar görmeliyiz; ağlamalı, sızlamalıyız. Ve anlımıza bir ak sürdürerek çıkmalıyız bu geri dönüşümsüz okuldan!


“Bilgelik Okulu” na kayıt yaptırmalıyız, Annemizden emdiğimiz helal sütün hakkıyla. “Bilgelik okulu” na anamızdan emdiğimiz süt- beyaz hakkımızla zaten bilgelik sertifikamız vardır cebimiz de ama, bilgi ve deneyim cahilliğinde kurtulmalı, rafine bilgi ile yani, değirmenden öğütülen un gibi bir saflıkla anne sütümüzü ekleyerek..


Bilgelik, Bilginin sevgiyle kutsanmasıdır. Mayasını Anne sütünden, teninden, ailenin sıcaklığı ve temiz korunmasından alır..


Bilginin içine sevginin kutsal gizemini, çekiciliğini ve vicdanı katıp yoğurmaktır ve fırına sürmektir.


İyi bir ocakta, odun ateşinde pişirilen bu bilgelik hamurunu doya doya yemeliyiz yaşamla birlikte.


Bizler bu halimizle, yaşamın bilgeliğine katılır ve hayatı daha oksijenli ve daha zenginleştirmiş bir bilinçle besleyerek, o zaman hayat bize, sonsuz güzellikte ne yaşamlar sunacaktır.


Dedim ya, Annelerin memelerinin ucuna, hep bir sevgiyle dokunan her yavrunun içine bilgelik zaten akar. Devlet olmak, bu bilinçlerin bir araya geldiği bir “oksijen çadırı”dır..Devleti tam bağımsız ve o ilk yerinde koruya bilseydik, acıları bu kadar, savaş alanlarına sürükleyebilir miydik? İktidarların atölyesine dönüşen devletler iflah olmaz bir zulümle kendi halkını canından bezdirir. İşte bu tuzağa düşmemiş “DEVLETLER” bu kutsal aile çadırını “bilimsel ve uzmanlık yüzüyle” koruyabilir ve destekler.


Anneleri koruma sanatı, aslında “sevgili yaşamı koruma” sanatıdır. Bu bizim en somut “ölçü aleti” mizdir. Bir toplumun geldiği en asil durum, Aile ve Annelerin korunma sanatında belirgenleşir.


Din’ler, Kitaplar, Töre ve Mezhepler; her ne kadar da bu durumun “ince sanatını” okutamamışsa insanlığa, Bu “ kurumsallaşmış bir yapıya dönüştürülen din’lerin” suçunu, yine “küresel oligarşi”nin şovmenlerini görerek başlamalıyız. Her kutsal bildiğimiz metinlerin “öz” ünde, yazıldığı bilinse de, göz ardı edilir ve “hakimiyet kayıtsız şartsız kadınları ezmekten” kendimizi alamayız..


Cennet “Annelerin ayakları altındadır” derken, ayaklarının altını cehenneme çevirdik. Güç denemesini, en yakın olan ve hayatın en zarif yüreğine karşı kullandık. Bu yürekleri, dinmez-bitmez bir savaş alanına dönüştürdük. Tüm bu sokaklarda ki kadın şiddeti, bu kontrolsüz ve sınır tanımayan “sahiplenme güdümüz” taa ezelden beri süre gelen toplumsal “bilinçaltı” nın, bireysel zihnimizin üstüne yıkılmasıdır!


Bilgelik, İşte bu “Çadır Kentler” den kurtulmuş, kendi evinde yaşama başlamasının da adıdır. Bu evin içinde özgürlük, sevgi merhamet barınır. Kimseyi sahiplenmeden, kuşatmadan sevmeyi bilmekle girilir bu evin içine..


Bilgeliğin eşiğinden girdiğimiz o kutsal zirve’ye biz: “Nirvana” diyoruz


Biz yine bu alana “kutsal okyanus” veya “Yüce Ruh”, Ya da “Allah”. Damlanın okyanusa karışmasının öğretisidir bu “insani felsefemiz”


Yanlış anlaşılmaya düşürmeden açıklık getirmek gerekirse, damla kendi gücü kadardır. Yani İnsan bir damla, Nirvana bir okyanus. Hiçbir damlanın “okyanus gücü” olduğunu iddia etme nefesi yoktur, olamaz da. Ta ki, okyanusa karıştığında işte bu gücün içine hücrelerine girer ve “ bir” olur.


Hallacı Mansur’u “enel-hak” söylevi de, bundan öteye gitmezdi. Onu anlamak da yüksek bir bilgeliktir. O ben “Tanrı’yım” demedi! ‘Ben O’ndanım’ ve ‘O’na karışma saflığına erdim’ dedi. Ve anlaşılamadı, hayatını elinden aldılar! ‘ Bir yaprak ta çiğ damlası gibi beklemekteyim, dereye dökülmek, ırmak olmak ve O’na dolmak zamanım geldi’ feryatlarını kimseye bildiremedi!


Dağa çıkmak nasıl bir disiplin ve arzu gerektiriyorsa, O’na olan yolculukta aynı disiplinle “Murada ermek” sabrını gösterir.


Bizler, içimizdeki sevginin kutsallığına güvenerek ve yol alarak arzuladığımız “Yüce halin makamı” na ulaşırız. Damlanın okyanusa kavuşması gibi, istesek-istemesek de bu okyanus içine alacak bizi.


Elimizi kalbimizin üstünden ayırmadan ve aklımızı kalbimizin ritmine uyarlayarak, kavuşmamız muhakkaktır.


Hiç kimseyi zorlamadan ve “kendi bilgeliğimiz” olsa da dayatmadan, rüzgar alır bir nefes aralıkla, dokunmadan kimseye… Nirvana’ya kavuşmak dileğimle..


Kalenderce.


Kalender KILIÇ

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocukluğu öldürülmüş toplumlar iflah olmazlar! Çocuk hakları.

İstanbul... Çıkamıyorum

Notralizm'e dair...