İnsan ve Doğa...

 ….Ve İnsan doğanın kendisidir.


İnanmak ve ibadet İnsan eyleminde gizlidir. Doğanın ve İnsanın dengesi evrensel bir zorunluluktur. Doğa yasaları hiçbir kitapla “yırtılamaz”. Doğanın bağrında yaşamını sürdüren insanlık, yaşamın bağrında sonsuzluğa doğru yol alır. “İnsan” bu isimle akışı sonsuz değildir; yaşam sonsuzdur ama, İnsanlık değil! Başka Canlılar ve organizmalar bu yaşamın sonsuzluğunda “iktidar “ olabilirler. İnsanlığı yenebilirler, doğanın öz seçimini kazanıp “AKTÖR” olabilirler; bu mümkündür, tüm canlı adaylar için… Yakın zaman içinde aldığımız bilgilerle uzay boşluğunda yaşayabilen canlılar olduğu tespit edildiler; "Deniz ayısı" olarak da bilinen boyu en fazla iki milimetreyi geçmeyen 8 ayaklı omurgasız minik hayvancık "tardigradlar", uzay boşluğunda ve radyasyonunda hayatta kalmayı başardılar..”Akıllı olmak” sadece insana musallat değil, evrimsel akışın içinden ne yarışlar kazanılacak sezinleye biliyoruz! Doğa yasalarının her halini içselleştirmiş ve içine sindirme sürecini aşabilecek başka zekalar olacaktır. Ve bu fırsat vardır. Ve uzayın derinliklerine erişebilen başka zekalarda vardır.


Yaşamın olduğu her alanda “Kurnazlıklar “ olacaktır. Bu İnsanlık kurnazları, “yüksek yalanlar” la bir birine kaynaşır, organize olur ve sistemin karanlık yüzünden beslenerek güçlenmek isterler. Ve İnsan aklını olabildiğince karıştırır, içinden çıkılamaz hale sokarlar.


Aslında kurnaz oldukları kadar zeki değillerdir. Zeka, evrensel ölçekteki tüm ilişkiler ağını-dengeyi, çalışmayı anlama sanatının toplamıdır! Kendilerini “dünyanın efendileri” ilan eden topluluklar, ırk ve Milletler olanca kurnazlıkları ile kendi akıllarını da şartlandırmış olarak Güçlene bilmişlerdir. Dünya’ya dayatılan dinlerin çekirdeğinde bu “Üstünlük” paranoyası yatar!


Düşünsel ütopyalarını öyle bir kurgulamışlardır ki, kurumsal bir çerçeveye alarak da güçlendirmişler, kanla beslemişlerdir. Tarih, kör aklın görmesine perdedir ama uyanmış aklın gözlerine “natürel” dir, yani çırılçıplaktır!


Bu kurnazlık ve zamanın şansını yakalamakla büyük bir güç elde ettiler. Bu güç doğa yasalarını değil, İnsanlık yasalarına karşı gelecek kadar “güçlü” olabildi!


İnsanları ve İnsanlığın akışının yönünü değiştirdiler; kutsal olan yönden alıp, “kukla “ olan yöne doğru..


Neden bu İnsan veya Grup, ırk böyle bir üstünlük elde etmek istesin?


Aslında çok basit: bir sınıfta, sınıf başkanlığına aday olmak isteyenler vardır. Bu adaylar içinde kurnazlarda vardır! Sınıf başkanı olmak güdüsü ağır basanlar içinde kurnazların şansına ne demeli..


Eski Mısır hanedanları içinde kurnaz Tanrı- Krallar olduğu gibi..Bu krallar ve yardım edenler, İnsanlığın bilgi arşivlerini de eline geçirip, krallarının ve Düşünsel ütopyalarının içine nasıl da serpiştirdiler. Dikkatli bir tarih araştırmacısı bu kanıtlara ulaşabilir.. Mitolojik hikayelerin, bir çok “kutsal metinler” de bir birine benzer olmalarının temel nedeni de budur! O zamanın zekası bir bunu beceremedi, biz uyanıklara kanıt bıraktılar, düzmece hesapları için!!


İşte, bu sınıf başkanlığını kazanan “ego” nun, dünya sınıfını da yönetmek istemesi, aynı güdünün sembolleridir. Önce kendi akıllarını ikna ettiler, sonra da, İnsanlığa dayattılar.


Aynı dizi filimler de olduğu gibi, içine aksiyonları da katarak: Kızıl denizi asası ile ikiye böldü hikayeleri… Öyle beslendi ki insanlığın kafasına; korkuları, yüreklerin tam ortasına sapladılar. Amerika'nın Hiroşima’ya attığı Atom bombası korkusu gibi.. ve Kral Tanrılarını tüm Dünya’ya ilan ederek.


Kendileri gibi olan bu insanlar buna pek inanmayacaklarını bilerek, bu “büyük adamlar”, Yeryüzünün yüksek yerlerine çıkarak ve “arkalarını dönerek” dağlardan ses getirecek, Kızıl denizleri insanlığın üstüne yıkacak ve bu korkularla Dünyayı uyutacaklar!


UYUDULAR DA! Çaresiz yakalandık, kendini bilmeyen milletlerin ileri uç “karar vericileri” nin esareti ile. Çünkü onlar da işgal etmenin büyük ganimetlerini ancak böyle hızlı tüketilen “fesfut din” ile kendi topluluklarını biat ettireceklerini biliyorlardı! (Türkler içindeki bir iki obanın halt etmesi bir örnektir!)


Uzatmadan sonlara doğru yaklaştığımda, Doğa yasaları her insanı eşit mesafeden “BİR” kılar.


Aynı sanat altında “yasaları bilecek” güç her insanda potansiyel olarak vardır. İleri düzeyli olmak, süregelen emek ve dikkatlerin toplamıdır. Sen de ara ve emek ver bulursun! Akıl sorunları olmadığı sürece..Kendi aklını saflaştırma ve rafine etme sanatını, insanın kendi iradesinden alı koymamalıyız; korkular yükleyerek..


Bir insanı yerinden ederek, kendi olma ve doğayı anlama sanatını engelleyerek tekamülüne çok zararlar veririz. Bu insan psikolojisini düşmanlaştırır ve doğasına, insanlığa olan kinini bitirmez. Kendi eylemlerinin sonuçlarını alması, algılaması ve çatışma alanından – göreceli alan- deneyimlerini yaşaması kendini ve doğasını iyileştirmesinde kazanım sağlar, mutlak alana gidişini hızlandırır. Bu, onun, insanlarla birlikte tüm zamanın bilgeliğini de paylaşmasına ve dünyasını onurluca güzelleştirmesine de hikmet verir..


Sır kendi aklında gizlidir; akıl doğanın bilgisi, kalpte bilgeliğidir. Hayvanlar içgüdüleri ile doğanın yasaları ile uyumlaşırken insan, içgüdüsünü kalbine; yasalarını da aklı ile senkronize eder.


Yaşamla barışır.. Yani doğa ile Rezonansa girer.


Tabiî ki insanlar bir birleri ile tecrübelerini yaşayabilirler; düşünsel, eylemsel ve sezgisel.. Ama dokunmadan,emir ve ceza vermeden birlikte kurdukları özgür demokratik yaşam yasalarının bilgi ve zekası çatısı altında; dokunmadan ısrarla..


Araya girenler böyle yapmamışlardır. Din diye yutturulan “ düşünsel ütopya” ları cenderesi içinde insanlığı hapsetmişlerdir. Ekonomik ve çatışmalı ortam getirilerinin kazançlarını yine kendi kurdukları küresel güç hükümetler; kukla ülke hükümetleri, enerji kaynakları üstüne monte ettikleri şerri hükümetlerin sömürüleri ile zenginleşmiş, kontrolden çıkmışlardır. Bu güç şimdi Dünyamızı tehdit eder hal almıştır. Kurtuluş, İnsanlığın uyanması bunları fark etmesidir.


Kendi emeği ve deneyimleri ölçüsünde ve tüm insanlığın bilimsel bilgilerini de zihninde toplayarak, hem kendini hem de insanlığa katkıları çoğalarak gelişen insan, aynı zamanda zekasına da kavuşacaktır, dünyasını da kurtaracaktır.


Kazandığı bağımsız zeka onu vicdan,sevgi, şefkat ve merhametle yükleyecek kalbi sızlamadan,


Aklı dengesini yitirmeden doğasını ve nesillerini de koruyarak


Huzurlu ve mutlu olacaktır.


Son söz: Irksal,Toplumsal ve Kültürel kuşatma ve baskılardan arınmış bir dünyada;


Din yoktur, İnsan ve Sanatı vardır!


Ve Tanrı, tüm zaman ve mekanların iç ve dışında; varlığın ve hiçliğin adına, insanın merkezinde “Tanrısal” dır!


Uyanmak KURTULMAKTIR!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çocukluğu öldürülmüş toplumlar iflah olmazlar! Çocuk hakları.

İstanbul... Çıkamıyorum

Notralizm'e dair...